Benim iflah olmaz bir etsever olduğum tariflerden de malumunuz sanırım... Bugün de yine bir bonfile çeşitlemesiyle karşınıza geliyorum.
Hep söylerim, etlerin en güzeli bence bonfile. Yağsız ve yumuşacık bu et en güzel de az piştiğinde oluyor.
Önce malzemeler (2 kişilik):
-1 demet pazı
-1 orta boy kuru soğan
-4 dilim bonfile (kalın dilimler olsun)
-tuz
-taze çekilmiş karabiber
-2 yemek kaşığı zeytinyağı
Hazırlaması çok kolay, önce pazıyı anlatayım. Pazıları iyice yıkayıp temizliyorum. Saplarının kalın olduğu yerler biraz geç pişeceği için ve biraz da acelem olduğu için bu tarifi yaparken onları kullanmadım. Zaten pazı yaprakları da çok hızlı pişer, onların diriliğini kaybetmesini istemedim. Soğanı küçük küpler halinde kestim, zeytinyağı ile bir teflon tavada iyice karamelize olana kadar kavurdum. Sonrasında tuz ve karabiber ekleyip fazla ufaltmadan doğradığım pazı yapraklarını ekleyip 2-3 dakika kadar daha çevirdim. Pazı çok hızlı pişiyor, o yüzden ateşte fazla tutup diriliğini kaybetmemesi gerek. Eğer isterseniz buraya bir kaç kaşık taze krema da ekleyebilirsiniz, ben ağır olmaması için eklemedim. Krema da eklerseniz biraz muskat cevizi de rendelemek yakışacaktır.
Etleri ise her zamanki gibi pişirmeden yarım saat önce buzdolabından çıkardım ve oda sıcaklığına yaklaşmalarını sağladım. Bu önemli, çünkü soğuk eti sıcak tavaya direkt koyarsanız etin yumuşaklığını kaybetmesine sebep olur bu durum. Pişirme öncesinde etleri her zamanki gibi çok az zeytinyağı, deniz tuzu ve taze çekilmiş karabiberle tatlandırıyorum. İyice ısınmış döküm ızgara tavama etleri birbirine değmeyecek şekilde yerleştiriyorum. 2 yüzlerini de 3'er dakika kadar pişirip, yanlarını da hızlıca bir maşayla tavaya bastırıyorum. Sonuç işte bu :)
Afiyet olsun hepinize...
28 Ekim 2013 Pazartesi
31 Temmuz 2013 Çarşamba
Biberiyeli Patates
Daha önce de dedim, patates gerçekten süper bir malzeme, hem çok ucuz, hem her yerde bulunabiliyor, hem de çok kolay tariflerle çok güzel sonuçlar veriyor.
Bu çok basit tarifim de patatesle etlerin yanına eşlik edecek güzel bir lezzet.
Malzemeler:
-Kişi başı 2 adet orta boy taze patates
-bir kaç dal taze biberiye
-2-3 çorba kaşığı zeytinyağı
-tuz, taze karabiber
Öncelikle, patateslerimi çok iyi temizleyip, kabuklarını soymadan yaklaşık 10 dakika kadar haşlıyorum. Sonrasında patatesleri ortadan enine ikiye kesip, bir tavada kızdırdığım zeytinyağının içerisine kabukları dışarı bakacak şekilde yerleştiriyorum.
Ara sıra çevirerek, kabuk kısımlarının da kızarmasını sağlıyorum. Son aşamada tuz, karabiber ve biberiye yaprakları serpip, biberiyeler yanmadan hızlıca tabağa alıyorum. Bu kadar basit...
Afiyet olsun!!!
Bu çok basit tarifim de patatesle etlerin yanına eşlik edecek güzel bir lezzet.
Malzemeler:
-Kişi başı 2 adet orta boy taze patates
-bir kaç dal taze biberiye
-2-3 çorba kaşığı zeytinyağı
-tuz, taze karabiber
Öncelikle, patateslerimi çok iyi temizleyip, kabuklarını soymadan yaklaşık 10 dakika kadar haşlıyorum. Sonrasında patatesleri ortadan enine ikiye kesip, bir tavada kızdırdığım zeytinyağının içerisine kabukları dışarı bakacak şekilde yerleştiriyorum.
Ara sıra çevirerek, kabuk kısımlarının da kızarmasını sağlıyorum. Son aşamada tuz, karabiber ve biberiye yaprakları serpip, biberiyeler yanmadan hızlıca tabağa alıyorum. Bu kadar basit...
Afiyet olsun!!!
Kremalı Mantar Soslu Antrikot
Mantarı sever misiniz? Pek çok kişi için cevap evettir diye tahmin ediyorum. Yavaş yavaş farklı türlerinden de örnekleri tezgahlarda görmeye başladığımız mantar, bir kaç farklı tarifle çok güzel sonuçlar verebiliyor. Bunlardan birisi, oldukça lezzetli birisi, bugünkü tarifimizin konusunu oluşturuyor.
Bu pazar akşam yemeğine özel bir konuğum vardı, o yüzden günler öncesinden yemek tarifleri kurcalamaya, Gordon Ramsey ve Jamie Oliver izlemeye başladım. Bu tarifte de, aslında biraz onların yaptıklarını baz alarak kendim doğaçlama yapmaya çalıştım. Sonuçları da oldukça iyi oldu, sadece biraz kendime göre fazla pişmiş buldum etleri, o yüzden pişirme süresini kısaltacağım bir daha yaptığımda...
Malzemeler (2 kişiliktir):
-2 dilim dana antrikot
-8 adet arpacık soğanı (ya da 1 adet orta boy soğan, ama bulabilirseniz arpacık soğanı çok güzel sonuç veriyor inceliğiyle)
-2 diş sarmısak
-2 çorba kaşığı krema
-1 çay bardağı kadar beyaz şarap
-2 çorba kaşığı kadar zeytinyağı
-tuz, taze çekilmiş karabiber
Öncelikle malzemeleri hazırlıyorum. Etleri buzdolabından çıkarıp mümkün olduğunca oda sıcaklığına getirene kadar bekliyorum. Sonra iki yüzlerine de tuz ve karabiber serpiyorum. Arpacık soğanlarını 2'ye bölüp incecik dilimliyorum, mantarları ince ince dilimliyorum. Sarmısakları da yine ince ince kıyıyorum.
Pişirmeye ilk olarak etlerle başlıyorum. İyice ısınmış teflon bir tavada her iki yüzlerini 2-3 dakika kadar pişiriyorum ve etleri bir tabakta beklemeye alıyorum. Sonra, aynı tavada hiç bir temizlik yapmadan, altını biraz kısıp zeytinyağını ve soğanları atıyorum. Bu sırada da tavanın dibinde etten kalmış olan kalıntıları bir spatulayla bir güzel kazıyarak soğanları daha lezzetli hale getiriyorum.
Soğanları 2 dakika kadar çevirdikten sonra sarmısak ve mantarları ekliyorum, sık sık karıştırarak pişiriyorum. Mantarlar suyunu bırakırken şarabı ekliyorum. Burada bir not, sosun tadının bozulmasını engellemek için çok düşük kalite bir şarap kesinlikle kullanmayın. Lezzetli bir şarap olması sosu çok daha lezzetli hale getiriyor. Şarap biraz çektikten sonra, 2 kaşık krema, tuz ve karabiberi ekleyip iyice karıştırıyorum. Hatta bakın şimdi aklıma geldi, biraz muskat rendesi de bu aşamada çok güzel bir lezzet katabilir, benden söylemesi :)
Krema da iyice karışıp sos kıvam aldığında, beklemeye aldığım etleri de tekrar tavaya alarak sosun içine adeta gömüyorum. Bir iki dakika da bu şekilde pişirdikten sonra işlem tamam :)
İşte görüntü bu, gerçekten çok ama çok lezzetli oldu. Yanına yaptığım patatesler de çok kolay, onların tarifi de çok yakında gelecek, ama genellikle böyle kremalı ağır bir yemekle fazla yağlı olmayan, hafif bir ek lezzet kullanmakta fayda olacağını düşünüyorum. Izgara sebze gibi bir şeyler de düşünülebilir.
Afiyet olsun!!!!!
Bu pazar akşam yemeğine özel bir konuğum vardı, o yüzden günler öncesinden yemek tarifleri kurcalamaya, Gordon Ramsey ve Jamie Oliver izlemeye başladım. Bu tarifte de, aslında biraz onların yaptıklarını baz alarak kendim doğaçlama yapmaya çalıştım. Sonuçları da oldukça iyi oldu, sadece biraz kendime göre fazla pişmiş buldum etleri, o yüzden pişirme süresini kısaltacağım bir daha yaptığımda...
Malzemeler (2 kişiliktir):
-2 dilim dana antrikot
-8 adet arpacık soğanı (ya da 1 adet orta boy soğan, ama bulabilirseniz arpacık soğanı çok güzel sonuç veriyor inceliğiyle)
-2 diş sarmısak
-2 çorba kaşığı krema
-1 çay bardağı kadar beyaz şarap
-2 çorba kaşığı kadar zeytinyağı
-tuz, taze çekilmiş karabiber
Öncelikle malzemeleri hazırlıyorum. Etleri buzdolabından çıkarıp mümkün olduğunca oda sıcaklığına getirene kadar bekliyorum. Sonra iki yüzlerine de tuz ve karabiber serpiyorum. Arpacık soğanlarını 2'ye bölüp incecik dilimliyorum, mantarları ince ince dilimliyorum. Sarmısakları da yine ince ince kıyıyorum.
Pişirmeye ilk olarak etlerle başlıyorum. İyice ısınmış teflon bir tavada her iki yüzlerini 2-3 dakika kadar pişiriyorum ve etleri bir tabakta beklemeye alıyorum. Sonra, aynı tavada hiç bir temizlik yapmadan, altını biraz kısıp zeytinyağını ve soğanları atıyorum. Bu sırada da tavanın dibinde etten kalmış olan kalıntıları bir spatulayla bir güzel kazıyarak soğanları daha lezzetli hale getiriyorum.
Soğanları 2 dakika kadar çevirdikten sonra sarmısak ve mantarları ekliyorum, sık sık karıştırarak pişiriyorum. Mantarlar suyunu bırakırken şarabı ekliyorum. Burada bir not, sosun tadının bozulmasını engellemek için çok düşük kalite bir şarap kesinlikle kullanmayın. Lezzetli bir şarap olması sosu çok daha lezzetli hale getiriyor. Şarap biraz çektikten sonra, 2 kaşık krema, tuz ve karabiberi ekleyip iyice karıştırıyorum. Hatta bakın şimdi aklıma geldi, biraz muskat rendesi de bu aşamada çok güzel bir lezzet katabilir, benden söylemesi :)
Krema da iyice karışıp sos kıvam aldığında, beklemeye aldığım etleri de tekrar tavaya alarak sosun içine adeta gömüyorum. Bir iki dakika da bu şekilde pişirdikten sonra işlem tamam :)
İşte görüntü bu, gerçekten çok ama çok lezzetli oldu. Yanına yaptığım patatesler de çok kolay, onların tarifi de çok yakında gelecek, ama genellikle böyle kremalı ağır bir yemekle fazla yağlı olmayan, hafif bir ek lezzet kullanmakta fayda olacağını düşünüyorum. Izgara sebze gibi bir şeyler de düşünülebilir.
Afiyet olsun!!!!!
28 Temmuz 2013 Pazar
Milföy börek
Milföy börek? Hele evde biraz peynir sucuk vs. varsa ne kadar hızlı ve kolay biliyor musunuz?
Bunu ilk denememden bu yana oldukça uzun zaman geçti... Sonra bir defa daha yaptım... O da oldukça uzun zaman önce aslında... Ama çok çabuk hazırlayabileceğiniz nefis bir tarif işte... Özellikle de evde bir şarap peynir gecesinden kalma malzemeleriniz varsa...
Önce malzemeler... Her zaman olduğu gibi...
-İstediğiniz kadar milföy hamuru
-Sevdiğiniz peynir çeşitlerinden bir karışım
-Bir kaç dilim, tercihan küp doğranmış sucuk
-1 yumurta
-tuz, karabiber...
Öncelikle milföy hamuru çözülmeli, onları buzluktan çıkarıyorum ve yumuşamalarını bekliyorum. Hamurlar yumuşadığında üzerine biraz un serptiğim bir yüzeyde merdaneyle açıyorum. Hamurların yarısını taban olacak şekilde yağlı kağıt serdiğim bir fırın tepsisine yerleştirip gerekiyorsa birleştiriyorum. Sonra bu katmanın ortasına keyfime göre hazırladığım içi yerleştiriyorum.
Üstüne yine unlu tezgahta tabanla aynı boyuta açtığım milföy hamurlarını yerleştirip, kenarlarını güzelce katlayarak birleştiriyorum ki, peynir eriyince akmasın. Üst katmanın üzerine çırptığım ve karabiberle tatlandırdığım bir yumurtayı iyice sürüyorum. Sonrasında da, eğer istersem bir bıçakla hamur üzerine desenler çiziyorum.
200 dereceye ısıtılmış fırında üstü iyice kızarana kadar pişiriyorum... Budur... Denemenizi tavsiye ediyorum, çok ama çok lezzetli oluyor...
Afiyet olsun!!!
Bunu ilk denememden bu yana oldukça uzun zaman geçti... Sonra bir defa daha yaptım... O da oldukça uzun zaman önce aslında... Ama çok çabuk hazırlayabileceğiniz nefis bir tarif işte... Özellikle de evde bir şarap peynir gecesinden kalma malzemeleriniz varsa...
Önce malzemeler... Her zaman olduğu gibi...
-İstediğiniz kadar milföy hamuru
-Sevdiğiniz peynir çeşitlerinden bir karışım
-Bir kaç dilim, tercihan küp doğranmış sucuk
-1 yumurta
-tuz, karabiber...
Öncelikle milföy hamuru çözülmeli, onları buzluktan çıkarıyorum ve yumuşamalarını bekliyorum. Hamurlar yumuşadığında üzerine biraz un serptiğim bir yüzeyde merdaneyle açıyorum. Hamurların yarısını taban olacak şekilde yağlı kağıt serdiğim bir fırın tepsisine yerleştirip gerekiyorsa birleştiriyorum. Sonra bu katmanın ortasına keyfime göre hazırladığım içi yerleştiriyorum.
Üstüne yine unlu tezgahta tabanla aynı boyuta açtığım milföy hamurlarını yerleştirip, kenarlarını güzelce katlayarak birleştiriyorum ki, peynir eriyince akmasın. Üst katmanın üzerine çırptığım ve karabiberle tatlandırdığım bir yumurtayı iyice sürüyorum. Sonrasında da, eğer istersem bir bıçakla hamur üzerine desenler çiziyorum.
200 dereceye ısıtılmış fırında üstü iyice kızarana kadar pişiriyorum... Budur... Denemenizi tavsiye ediyorum, çok ama çok lezzetli oluyor...
Afiyet olsun!!!
Pesto Soslu Tavuk Izgara
Evet, bu ara biraz daha fazla yazmaya başlıyorum, umarım bunu biraz daha sürdürebilirim.
Pesto sosu, yiyen çoğu kişinin çok sevdiği, ama genellikle çok karışık ve zor olduğu düşünülebilecek bir sos. Çünkü çok lezzetli ve zengin bir sos. Yani en azından bir bakana kadar ben de öyle sanıyordum. Lakin o kadar zor da değilmiş. Bunu da sağolsun cafe fernando (ki kendisi benim bu blogu kurmama sebep olmuş olan sitedir, biraz daha kolay ve kısa sürede yapılan tarifler ile bu işe girişmek istedim ben de) burada nefis bir şekilde anlatmış. Bu tarifi ihtiyacınıza göre ölçeklendirerek pesto sosunu hazırlamanız mümkün.
Kısaca kendi hazırladığım sos için ne kadar malzeme kullandım:
- 3 demet fesleğen
- 200 gr parmesan
- 6 diş sarmısak
- 1 büyük bardak zeytinyağı
- 70 gr çam fıstığı
- 70 gr ceviz
- az biraz da tuz
Ceviz ve çam fıstıklarını yağsız olarak biraz kavurduktan ve soğumaları için bekledikten sonra, bir mutfak robotu veya blender ile hepsini güzelce karıştırdım, nefis bir sos oldu... Fazla fazla da olduğu için yarısından fazlasını dondurup buzlukta bekletiyorum...
Peki tavuk ızgara? O da çok kolay... İki yolu var bunun... Ya ince filetolardan alıp tavada 5 dakikada hazır edeceksiniz, ya da daha kalın parçalardan kullanacaksanız fırında pişireceksiniz.
Ben dün ince filetoyla yaptım, etlerin iki tarafına tuz ve karabiber serptim ve iyice ısıttığım teflon tavada iki yanı renk alana kadar pişirdim. Çok çabuk hazır oldu.
Üstüne de bol bol pesto sosundan sürdüm. Bu kadar da basit işte... Sos hazır olduktan sonra da zaten bütün iş 5 dakika, daha fazla değil. Tabakta tavukların yanında da bir önceki tarifimde yer alan sebzeli makarnayı kullandım.
Gayet basit, hafif ve lezzetli oldu. Herkese afiyet olsun :)
Pesto sosu, yiyen çoğu kişinin çok sevdiği, ama genellikle çok karışık ve zor olduğu düşünülebilecek bir sos. Çünkü çok lezzetli ve zengin bir sos. Yani en azından bir bakana kadar ben de öyle sanıyordum. Lakin o kadar zor da değilmiş. Bunu da sağolsun cafe fernando (ki kendisi benim bu blogu kurmama sebep olmuş olan sitedir, biraz daha kolay ve kısa sürede yapılan tarifler ile bu işe girişmek istedim ben de) burada nefis bir şekilde anlatmış. Bu tarifi ihtiyacınıza göre ölçeklendirerek pesto sosunu hazırlamanız mümkün.
Kısaca kendi hazırladığım sos için ne kadar malzeme kullandım:
- 3 demet fesleğen
- 200 gr parmesan
- 6 diş sarmısak
- 1 büyük bardak zeytinyağı
- 70 gr çam fıstığı
- 70 gr ceviz
- az biraz da tuz
Ceviz ve çam fıstıklarını yağsız olarak biraz kavurduktan ve soğumaları için bekledikten sonra, bir mutfak robotu veya blender ile hepsini güzelce karıştırdım, nefis bir sos oldu... Fazla fazla da olduğu için yarısından fazlasını dondurup buzlukta bekletiyorum...
Peki tavuk ızgara? O da çok kolay... İki yolu var bunun... Ya ince filetolardan alıp tavada 5 dakikada hazır edeceksiniz, ya da daha kalın parçalardan kullanacaksanız fırında pişireceksiniz.
Ben dün ince filetoyla yaptım, etlerin iki tarafına tuz ve karabiber serptim ve iyice ısıttığım teflon tavada iki yanı renk alana kadar pişirdim. Çok çabuk hazır oldu.
Üstüne de bol bol pesto sosundan sürdüm. Bu kadar da basit işte... Sos hazır olduktan sonra da zaten bütün iş 5 dakika, daha fazla değil. Tabakta tavukların yanında da bir önceki tarifimde yer alan sebzeli makarnayı kullandım.
Gayet basit, hafif ve lezzetli oldu. Herkese afiyet olsun :)
23 Temmuz 2013 Salı
Parmesanlı Sebzeli Makarna
Yahu hiç demiyorsunuz ki, Evren bu kadar zamandır hiç tarif yazmadın, bu ne laubalilik, ne lakayıtlık? Doğru valla, nefis yemekler yapıyorum ama bir türlü tarifleriyle fotoğraflarıyla uğraşamadım son dönemde. Haklısınız...
Biraz tekrardan hareketlenmek lazım gerçekten...
Makarna konusunda herkes kadar ben de sevgi dolu bir insanım. Aslında favori makarnalarım genellikle kıymalı soslarla yapılanlar, ama ara sıra sağlıklı bir şeyler olsun diye bu sebzeli tarifi de yapabiliyorum. Bakalım neler anlatabileceğim sizlere...
Önce malzemeler:
-Sevdiğiniz bir paket makarna
-1 adet patlıcan
-1 adet kabak
-1-2 adet kırmızı biber
-3 adet domates rendesi
-4-5 diş sarmısak
-200 gr mantar
-taze çekilmiş deniz tuzu
-taze çekilmiş kara biber
-bol taze rendelenmiş parmesan
-bir avuç dolusu fesleğen yaprağı
Aslında her zaman olduğu gibi kolay ve en fazla 30 dakikada sofraya gelecek bir tarif, ama lezzeti muhteşem...
Öncelikle, bir tencerede 4-5 litre suyu kaynatmaya başlıyorum. Makarna yaparken lezzetli olması için çok basit bir ipucu var, makarnayı bol su ve bol tuzla haşlamak. Bol tuz derken, rahatlıkla 1 çorba kaşığı, hatta 2 bile olur, makarna zaten suyun içindeki tuzu çok az çekecektir. O yüzden elinizi korkak alıştırmayın. Suyun içine makarna yapışmasın diye zeytinyağı da eklemek gereksiz bu arada, onu da hemen söyleyeyim, bol su içinde haşladığınız makarna zaten yapışmaz. Bir diğer püf noktası da, makarnanın suyu iyice fokurdayana kadar içine makarnaları atmayın. Bir öneri de, ben genellikle makarnaları paket üzerinde yazan süreden 1 dakika daha az pişiriyorum, böylece al dente dediğimiz, daha dişe gelen bir kıvamda oluyorlar. Bunu da deneyin derim.
Sebzeleri hazırlamak biraz zaman alıyor sadece, patlıcanı alacalı şekilde, kabağı tamamen soyuyorum. Her ikisini de benzer boyutlarda (örneğin uzunlamasına 4'e kestikten sonra, 1'er cm civarı kalınlıkta kesebilirsiniz) doğruyorum. Biber ve mantarları da boyutlarına göre bu arkadaşlara uyum sağlayacak şekilde doğruyorum. Sonra, 3 adet domatesi rendeliyorum.
Makarna suyunun altını yaktıktan sonra, sebze sosunu pişirmeye başlıyorum. Bir wok içerisinde iyice kızdırılmış zeytinyağına, biber, kabak ve patlıcanları atıp çevirmeye başlıyorum. Zeytinyağı 1-2 çorba kaşığı kadar yeterli olacaktır, fazlasına gerek yok. Onlar biraz terleyip renk almaya başladığında mantarları ekleyip biraz da onları çeviriyorum, 2-3 dakika yeterli. Sonrasında ise domates rendesi ekliyorum. Bir süre daha çevirip, kaynamaya başlamalarını bekliyorum, kaynamaya başladıktan sonra, ara sıra karıştırarak sosun daha koyu bir kıvam almasını bekliyorum.
Sos koyulaşmaya başlarken, kabukları soyulmuş sarmısaklarımı içine rendeliyorum. Ben sarmısak tadını yoğun sevdiğim için daha geç ekliyorum, daha az baskın olsun isterseniz domateslerle birlikte de ekleyebilirsiniz. Sonra keyfinize göre sosa tuz, karabiber, biraz da kırmızı biber ekleyebilirsiniz, ağız tadınıza göre ayarlayın.
En son, makarnanın suyunu süzdükten sonra (sudan bir bardak kadar ayırıyorum), makarnaları wok'un içine aktarıp, orada az önce ayırdığım makarna suyunu da ekleyip iyice sosla birleştiriyorum. Aynı anda fazla küçültmeden doğradığım fesleğen yapraklarını da işin içine sokuyorum.
Makarna sosla iyice birleştikten sonra servis tabaklarına hızlıca alıp, üstüne bol taze rendelenmiş parmesan ile servis yapıyorum (hazır toz gibi olan rendelenmiş parmesanlardan almayın, parça alıp rendelemek çok daha lezzetli bir makarna olmasını sağlıyor, hem de fiyat olarak daha mantıklı!). Anlatması uzun ve zormuş gibi görünebilir ama gerçekten çok kolay ve nefis bir tarif. Mutlaka deneyin derim... Hatta öyle nefis ki, ilk defa olarak fotoğrafını ancak ikinci tabağı koyduğumda çekebildim, tabaktaki kalıntılar o yüzden, kusura bakmayın :)
Afiyet olsun!!!!
31 Ocak 2013 Perşembe
Harika Hamburger
Kabul edelim, hepimiz çocukluğumuzdan beri hamburgeri çok severiz...
Uzun bir süre Türkiye'de hamburger büyük zincir markaların tekelinde kaldı. Bu hamburgerler ince ve çok ciddi proseslerden geçmiş etleriyle aslında çok zararlı, hepimiz biliyoruz bunu. Ama lezzetleri güzeldi ve başka alternatifleri de yoktu. Ancak son yıllarda oldukça güzel, kocaman gerçek köftelerle ve çeşit çeşit lezzetlerle farklılaştırılmış hamburgerler yapan yerler nihayet ülkemizde de bulunur oldu. İyi de oldu :)
Bu tarifimde, bu hamburgerleri asla aratmayacak nefis bir formül paylaşacağım sizlerle. O kadar kolay ki aslında, bu kadar kolay olduğuna inanamayacaksınız. Benim de misafirlerime en çok yaptığım yemeklerden biri bu hamburger, her yiyen tekrar istiyor, gerçi son yaptığım seferde az pişirmeyi biraz abarttığım için şikayet aldım ama yine de nefisti :P
Küçük bir bilgi de verelim madem konu hamburger... Çok kişi onun alman kökenli bir yemek olduğunu düşünmüştür ismi dolayısıyla... Aslında isim kökeni olarak evet, Hamburg'lu demek... Aslen hamburgeri 1900 yılında New Haven Connecticut'ta Louis' Lunch restoranının sahibi Louis Lassen bulmuş. Ülke çapında tanınması ise 4 yıl sonra, 1904'te St. Louis Dünya Fuarı sırasında olmuş ve New York Tribune gazetesi hamburgeri "zirvedeki bir yemek satıcısının keşfi" olarak tanıtmış. Gerçi Louis Lassen'in karşısına "önce ben buldum" diyen çok sayıda rakip çıkmış sonradan ama kaynaklar (wikipedia) kendisinin mucit olduğunu söylüyor :)
Tarifin kolaylığına şaşıracaksınız. Gerçi önce köfteyi anlatacağım. Yanına da çeşitli süsleme önerilerim olacak, orada tamamen kendi ağız tadınıza kalmış, ne şekilde isterseniz lezzeti zenginleştirebilirsiniz...
Hamburger köftesi için kritik nokta, seçeceğiniz kıyma. En güzel köfte kıyması, dana döş etinden oluyor. Biraz yağlıca bir kıyma ama bana güvenin ve bunu kullanın. Sonrasında bir püf noktası daha, kıymayı sadece bir sefer çektirin. Ve, her bir hamburger için 200 gr kıyma alın. Bu kadar basit.
Malzeme şöyle:
-Beğeninize göre bir hamburger ekmeği (ben daha önce bazlama ve gobit ekmeğiyle bile yaptım)
-Adam başı 200 gr. dana döşten tek sefer çekilmiş kıyma
-Çekilmiş deniz tuzu
-Taze çekilmiş kara biber
Bu kadar. Gerçekten. Ne soğan, ne sarmısak, ne ekmek, ne yumurta, ne gizemli baharatlar... Sadece bol miktarda kara biber, her köfte başına bir iki çay kaşığı kadar, ve yine köfte başına bir çay kaşığı kadar deniz tuzu. Yoksa siz daha zor mu sandınız?
Yapmanız gereken, kıymayı bu malzemelerle karıştırırken çok fazla ezmemek. Hafif hafif yoğurarak kıymayı o "tane tane" yapısından çok fazla çıkarmamaya gayret edin.
Sonra da şöyle en az bir parmak kalınlığında kocaman köfteler hazırlayın. Kızgın bir teflon tavada veya tercihen bir ızgara tavasında beğendiğiniz ölçüde pişirin.
Sonra süslemeler size kalmış. Ben genelde tereyağında iyice karamelize ettiğim soğanlar, mantar sote, cheddar peyniri, dana veya yiyorsanız domuz bacon, acı hardal, mayonez, sarmısaklı mayonez, bbq sosu, ketçap, yeşillik, domates turşu, keyfim o gün ne getirdiyse öyle hazırlıyorum :)
Bir de sürprizli hamburger köftesi var, ama onu daha sonra fotoğrafı olunca anlatırım :) Şimdilik bu fotoğraflarla idare edin :)
Afiyet olsun :)
Uzun bir süre Türkiye'de hamburger büyük zincir markaların tekelinde kaldı. Bu hamburgerler ince ve çok ciddi proseslerden geçmiş etleriyle aslında çok zararlı, hepimiz biliyoruz bunu. Ama lezzetleri güzeldi ve başka alternatifleri de yoktu. Ancak son yıllarda oldukça güzel, kocaman gerçek köftelerle ve çeşit çeşit lezzetlerle farklılaştırılmış hamburgerler yapan yerler nihayet ülkemizde de bulunur oldu. İyi de oldu :)
Bu tarifimde, bu hamburgerleri asla aratmayacak nefis bir formül paylaşacağım sizlerle. O kadar kolay ki aslında, bu kadar kolay olduğuna inanamayacaksınız. Benim de misafirlerime en çok yaptığım yemeklerden biri bu hamburger, her yiyen tekrar istiyor, gerçi son yaptığım seferde az pişirmeyi biraz abarttığım için şikayet aldım ama yine de nefisti :P
Küçük bir bilgi de verelim madem konu hamburger... Çok kişi onun alman kökenli bir yemek olduğunu düşünmüştür ismi dolayısıyla... Aslında isim kökeni olarak evet, Hamburg'lu demek... Aslen hamburgeri 1900 yılında New Haven Connecticut'ta Louis' Lunch restoranının sahibi Louis Lassen bulmuş. Ülke çapında tanınması ise 4 yıl sonra, 1904'te St. Louis Dünya Fuarı sırasında olmuş ve New York Tribune gazetesi hamburgeri "zirvedeki bir yemek satıcısının keşfi" olarak tanıtmış. Gerçi Louis Lassen'in karşısına "önce ben buldum" diyen çok sayıda rakip çıkmış sonradan ama kaynaklar (wikipedia) kendisinin mucit olduğunu söylüyor :)
Tarifin kolaylığına şaşıracaksınız. Gerçi önce köfteyi anlatacağım. Yanına da çeşitli süsleme önerilerim olacak, orada tamamen kendi ağız tadınıza kalmış, ne şekilde isterseniz lezzeti zenginleştirebilirsiniz...
Hamburger köftesi için kritik nokta, seçeceğiniz kıyma. En güzel köfte kıyması, dana döş etinden oluyor. Biraz yağlıca bir kıyma ama bana güvenin ve bunu kullanın. Sonrasında bir püf noktası daha, kıymayı sadece bir sefer çektirin. Ve, her bir hamburger için 200 gr kıyma alın. Bu kadar basit.
Malzeme şöyle:
-Beğeninize göre bir hamburger ekmeği (ben daha önce bazlama ve gobit ekmeğiyle bile yaptım)
-Adam başı 200 gr. dana döşten tek sefer çekilmiş kıyma
-Çekilmiş deniz tuzu
-Taze çekilmiş kara biber
Bu kadar. Gerçekten. Ne soğan, ne sarmısak, ne ekmek, ne yumurta, ne gizemli baharatlar... Sadece bol miktarda kara biber, her köfte başına bir iki çay kaşığı kadar, ve yine köfte başına bir çay kaşığı kadar deniz tuzu. Yoksa siz daha zor mu sandınız?
Yapmanız gereken, kıymayı bu malzemelerle karıştırırken çok fazla ezmemek. Hafif hafif yoğurarak kıymayı o "tane tane" yapısından çok fazla çıkarmamaya gayret edin.
Sonra da şöyle en az bir parmak kalınlığında kocaman köfteler hazırlayın. Kızgın bir teflon tavada veya tercihen bir ızgara tavasında beğendiğiniz ölçüde pişirin.
Sonra süslemeler size kalmış. Ben genelde tereyağında iyice karamelize ettiğim soğanlar, mantar sote, cheddar peyniri, dana veya yiyorsanız domuz bacon, acı hardal, mayonez, sarmısaklı mayonez, bbq sosu, ketçap, yeşillik, domates turşu, keyfim o gün ne getirdiyse öyle hazırlıyorum :)
Bir de sürprizli hamburger köftesi var, ama onu daha sonra fotoğrafı olunca anlatırım :) Şimdilik bu fotoğraflarla idare edin :)
Afiyet olsun :)
5 Ocak 2013 Cumartesi
Fırında Kremalı Patates
Özellikle son dönemde ağırlıklı olarak ızgara et tarifleri veriyorum. Bu kadar tarifi verirken, dün akşam antrikot yanına çok yakıştığını düşündüğüm Fırında Kremalı Patates'ten yaptım, o kadar güzel oldu ki, hemen yazmak gerekti :)
Son dönemlerde şık café'lerde de karşımıza sık sık çıkıyor patatesin bu nefis versiyonu. Aslında zor bir yemek gibi görünse de, tek zor tarafı sanırım patatesleri ince ince dilimlemek, gerisinde hiç bir zorluk yok.
Bu tarifte vereceğim malzeme rahat rahat 4 kişiye garnitür olarak yetecektir.
- 6 adet orta boy patates
- 1 paket krema
- 1 adet muskat cevizi
- 2 dal taze biberiye
- 2-3 diş sarmısak
- 2 tatlı kaşığı tuz
- 1-2 tatlı kaşığı karabiber
- 1 yemek kaşığı zeytinyağı
- 1 su bardağı taze kaşar
Öncelikle elbette patatesleri güzelce yıkayıp kabuklarını soyuyorum. Sonra incecik dilimler kesiyorum. Pek kolay değilmiş gibi görünebilir ama iyi ve iri bir bıçakla çok kolay olduğunu söyleyebilirim. Eğer evinizde sebze kesmek dilimlemek için yeni çıkan "nicer dicer" ve benzeri alet edevattan da varsa zaten bir iki dakikada dilimleri hazırlamış olursunuz. Önemli olan, patateslerin olabildiğince ince olmaları, 1-2 mm'lik dilimler.
Sonra bir kabın içine sarmısakları ve muskat cevizinin yaklaşık yarısını rendeliyorum. Taze biberiye dallarından yaprakları yukarıdan aşağıya doğru çekerek söküyorum, bıçakla biraz kıyıyorum. Tuzu ve karabiberi, en sonunda da kremayı katıp hepsini iyice karıştırıyorum. Eğer kremanız katıysa biraz sütle daha akışkan hale getirebilirsiniz. Sonra bir cam fırın kabının içini zeytinyağıyla yağlayıp, patatesleri kat kat dizmeye başlıyorum. Her katın üstüne de 2-3 kaşık kadar kremalı karışımdan döküyorum. Elimdeki patateslerin hepsi fırın kabına girdikten sonra kalan kremalı karışımı tepesine boca ediyorum ve önceden 180 dereceye ısıttığım fırınıma atıyorum.
Yaklaşık yarım saat kadar piştikten sonra (arada kontrol edebilirsiniz, patateslerin yumuşamasını beklemek gerek) üstüne bütün taze kaşarı yayıp tekrar fırına atıyorum. Kaşar iyice eriyip hafiften kızarmaya başlayınca işlem tamam...
Görüntü de olağanüstü :)
Tabağın tamamı da nefis görünüyordu, fotoğrafını paylaşmadan edemeyeceğim :) Mantarı bir diş sarımsakla zeytinyağında sote ettim, biberleri de ızgara tavamda pişirdim. Eti de her zamanki gibi bol tuz ve karabiber ile, çok az da üzerine zeytinyağı gezdirip yine ızgara yaptım. Ve tabii ki az pişirdim :)
Antrikotun pişirirken ne halde olduğunu da görmenizi istiyorum. Dökme demirden ızgara tavası diyorum ya hep, dediğim kadar var inanın...
Evet, bize gerçekten afiyet oldu, size de olsun :)
Son dönemlerde şık café'lerde de karşımıza sık sık çıkıyor patatesin bu nefis versiyonu. Aslında zor bir yemek gibi görünse de, tek zor tarafı sanırım patatesleri ince ince dilimlemek, gerisinde hiç bir zorluk yok.
Bu tarifte vereceğim malzeme rahat rahat 4 kişiye garnitür olarak yetecektir.
- 6 adet orta boy patates
- 1 paket krema
- 1 adet muskat cevizi
- 2 dal taze biberiye
- 2-3 diş sarmısak
- 2 tatlı kaşığı tuz
- 1-2 tatlı kaşığı karabiber
- 1 yemek kaşığı zeytinyağı
- 1 su bardağı taze kaşar
Öncelikle elbette patatesleri güzelce yıkayıp kabuklarını soyuyorum. Sonra incecik dilimler kesiyorum. Pek kolay değilmiş gibi görünebilir ama iyi ve iri bir bıçakla çok kolay olduğunu söyleyebilirim. Eğer evinizde sebze kesmek dilimlemek için yeni çıkan "nicer dicer" ve benzeri alet edevattan da varsa zaten bir iki dakikada dilimleri hazırlamış olursunuz. Önemli olan, patateslerin olabildiğince ince olmaları, 1-2 mm'lik dilimler.
Sonra bir kabın içine sarmısakları ve muskat cevizinin yaklaşık yarısını rendeliyorum. Taze biberiye dallarından yaprakları yukarıdan aşağıya doğru çekerek söküyorum, bıçakla biraz kıyıyorum. Tuzu ve karabiberi, en sonunda da kremayı katıp hepsini iyice karıştırıyorum. Eğer kremanız katıysa biraz sütle daha akışkan hale getirebilirsiniz. Sonra bir cam fırın kabının içini zeytinyağıyla yağlayıp, patatesleri kat kat dizmeye başlıyorum. Her katın üstüne de 2-3 kaşık kadar kremalı karışımdan döküyorum. Elimdeki patateslerin hepsi fırın kabına girdikten sonra kalan kremalı karışımı tepesine boca ediyorum ve önceden 180 dereceye ısıttığım fırınıma atıyorum.
Yaklaşık yarım saat kadar piştikten sonra (arada kontrol edebilirsiniz, patateslerin yumuşamasını beklemek gerek) üstüne bütün taze kaşarı yayıp tekrar fırına atıyorum. Kaşar iyice eriyip hafiften kızarmaya başlayınca işlem tamam...
Görüntü de olağanüstü :)
Antrikotun pişirirken ne halde olduğunu da görmenizi istiyorum. Dökme demirden ızgara tavası diyorum ya hep, dediğim kadar var inanın...
Evet, bize gerçekten afiyet oldu, size de olsun :)
1 Ocak 2013 Salı
Lokum Bonfile
Yine iki aydır doğru dürüst bir tarif yazamadan geçti gitti, yıl bile değişti...
Yeni yılın ilk gününde bir deneme yaptım, fena da olmayınca buraya yazmaya karar verdim...
Bu aralar steakhouse'lar çok revaçta... Nusr.et, Günaydın, Ankara'da Butcha, Dükkan falan derken liste uzayıp gidiyor. Hepsinin ortak noktası iyi kalite etleri gerçekten çok doğru tekniklerle pişirerek servis yapmaları. Bu sayede çok popülerler, bir yandan da ciddi şekilde pahalı oldukları da bilinen bir gerçek. Peki, bu lezzetleri kendiniz yapamaz mısınız? İlla bir tabak ete 50 tl civarı ödemek şart mı? Tabii ki hayır.
Bu tür restoranların çoğunda tadımlık olarak verilen bir örnek, Lokum adında. Adı üstünde, lokum gibi, yumuşacık ve sulu bir et. Peki nasıl yapıyorlar da bu kadar güzel oluyor? İşte şöyle...
Öncelikle kasabınızdan adam başı 200-250 gr kadar dana bonfile alın ve temizletin. Eğer kendiniz dilimlemeye üşenirseniz, ki ben öyle yapmadım ama yine de söyleyeyim, eti yaklaşık yarım santimetre kalınlığında dilimlere kestirin. Sakın eti dövdürmeyin, bütün olayı kaçırırsınız.
Bu tarifi yapmak için evinizdeki iyi bir teflon tavayı da kullanabilirsiniz, ama benim kesin tavsiyem döküm demirden bir ızgara tavası kullanmanız. Üzerindeki ızgaralar sayesinde etinizi aynen o restoranlardaki gibi izli şekilde pişirebilirsiniz, ayrıca ısıyı çok iyi tuttuğu için bu tavalarla pişirme süresi böyle ince etlerde çok kısa, 5 dakikada hazır...
Eti oda sıcaklığına gelene kadar bekletip, üstüne bol bol taze çekilmiş karabiber ve deniz tuzu serperek her iki tarafını da çeşnilendiriyorum. Bir yandan da tavamın altını iyice açıp ısıtmaya başlıyorum. Et öncesinde eğer yanına sebze ızgara yapmak isterseniz sebzeleri de tavaya atabilirsiniz. Ben bugün biraz kırmızı biber ile köy biberi ızgara yaptım, etin yanına yakıştı.
Etleri tavanın iyice ısındığına emin olduğunuzda tavaya dizin. Bir püf noktası, ızgara olarak pişirirken etlerin birbirine değmemesi gerekir. Çünkü etler birbirine değdiği zaman birbirinden gelen buhar ile hafif bile olsa haşlanma etkisi yaşayacaklardır, bunun olmasını istemiyoruz, o yüzden de aralarında biraz yer bırakın, zaten bütün et o kadar kısa sürede hazır oluyor ki, iki turda pişirseniz de sorun değil :)
Etin her iki yüzünü de 1-1,5 dakikayı geçmeyecek şekilde pişirin ve ateşten alın. Daha fazlası gereksiz, hep söylüyorum, yine söyleyeceğim. Etin içi kırmızı kalsın, bırakın az pişmiş olsun. Hem bu ince etler bunu denemek için çok uygunlar. farkı kesinlikle göreceksiniz, sulu ve yumuşacık etleri yedikçe o kırmızı rengi daha da çok seveceksiniz. Ateşten aldığınız etlere de "dalmadan" önce bir iki dakika eti dinlendirin ki ızgara sonrası etin suları iyice kendine gelsin, merak etmeyin hemen soğumuş olmayacak :)
Geleneksel olarak bu eti yanında bol miktarda patates tava ve isterseniz ızgara sebzeler ile servis yapabilirsiniz. Hele hele biraz (dayanabilirseniz bayağı acı) hardalınız varsa mutlaka yanına bol miktarda bulundurun derim.
Afiyet olsun :)
Yeni yılın ilk gününde bir deneme yaptım, fena da olmayınca buraya yazmaya karar verdim...
Bu aralar steakhouse'lar çok revaçta... Nusr.et, Günaydın, Ankara'da Butcha, Dükkan falan derken liste uzayıp gidiyor. Hepsinin ortak noktası iyi kalite etleri gerçekten çok doğru tekniklerle pişirerek servis yapmaları. Bu sayede çok popülerler, bir yandan da ciddi şekilde pahalı oldukları da bilinen bir gerçek. Peki, bu lezzetleri kendiniz yapamaz mısınız? İlla bir tabak ete 50 tl civarı ödemek şart mı? Tabii ki hayır.
Bu tür restoranların çoğunda tadımlık olarak verilen bir örnek, Lokum adında. Adı üstünde, lokum gibi, yumuşacık ve sulu bir et. Peki nasıl yapıyorlar da bu kadar güzel oluyor? İşte şöyle...
Öncelikle kasabınızdan adam başı 200-250 gr kadar dana bonfile alın ve temizletin. Eğer kendiniz dilimlemeye üşenirseniz, ki ben öyle yapmadım ama yine de söyleyeyim, eti yaklaşık yarım santimetre kalınlığında dilimlere kestirin. Sakın eti dövdürmeyin, bütün olayı kaçırırsınız.
Bu tarifi yapmak için evinizdeki iyi bir teflon tavayı da kullanabilirsiniz, ama benim kesin tavsiyem döküm demirden bir ızgara tavası kullanmanız. Üzerindeki ızgaralar sayesinde etinizi aynen o restoranlardaki gibi izli şekilde pişirebilirsiniz, ayrıca ısıyı çok iyi tuttuğu için bu tavalarla pişirme süresi böyle ince etlerde çok kısa, 5 dakikada hazır...
Eti oda sıcaklığına gelene kadar bekletip, üstüne bol bol taze çekilmiş karabiber ve deniz tuzu serperek her iki tarafını da çeşnilendiriyorum. Bir yandan da tavamın altını iyice açıp ısıtmaya başlıyorum. Et öncesinde eğer yanına sebze ızgara yapmak isterseniz sebzeleri de tavaya atabilirsiniz. Ben bugün biraz kırmızı biber ile köy biberi ızgara yaptım, etin yanına yakıştı.
Etleri tavanın iyice ısındığına emin olduğunuzda tavaya dizin. Bir püf noktası, ızgara olarak pişirirken etlerin birbirine değmemesi gerekir. Çünkü etler birbirine değdiği zaman birbirinden gelen buhar ile hafif bile olsa haşlanma etkisi yaşayacaklardır, bunun olmasını istemiyoruz, o yüzden de aralarında biraz yer bırakın, zaten bütün et o kadar kısa sürede hazır oluyor ki, iki turda pişirseniz de sorun değil :)
Etin her iki yüzünü de 1-1,5 dakikayı geçmeyecek şekilde pişirin ve ateşten alın. Daha fazlası gereksiz, hep söylüyorum, yine söyleyeceğim. Etin içi kırmızı kalsın, bırakın az pişmiş olsun. Hem bu ince etler bunu denemek için çok uygunlar. farkı kesinlikle göreceksiniz, sulu ve yumuşacık etleri yedikçe o kırmızı rengi daha da çok seveceksiniz. Ateşten aldığınız etlere de "dalmadan" önce bir iki dakika eti dinlendirin ki ızgara sonrası etin suları iyice kendine gelsin, merak etmeyin hemen soğumuş olmayacak :)
Geleneksel olarak bu eti yanında bol miktarda patates tava ve isterseniz ızgara sebzeler ile servis yapabilirsiniz. Hele hele biraz (dayanabilirseniz bayağı acı) hardalınız varsa mutlaka yanına bol miktarda bulundurun derim.
Afiyet olsun :)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)