Bu sene balık sezonuna şanslı başladık. Önce palamut gayet bereketli bir şekilde sularımıza ve sofralarımıza konuk oldu. Yavaş yavaş mevsimi gelen, bence balıkların sultanı lüfer de bu aralar gerçekten bol ve inanılmaz fiyatlara bulunabiliyor.
Bundan yararlanmamak olmazdı elbette :)
Dün akşamüstü Kadıköy çarşıya attık kendimizi, Lüfer tezgahlarda bol bol bulunuyor, fiyatı da tanesi 10 TL!!! Hemen kaptık iki tane, hızımızı alamayıp biraz da meze aldık, taptaze rokalarla cherry domateslerden de bir salata hazırladık, zeytinyağı, limon ve nar ekşilisinden.... Rakısız gitmezdi, gitmedi :)
Neyse, balığı anlatacaktım, dikkatimi dağıtmayın :)
Bu sefer iş çok kolay...
- 2 adet lüfer (temizlenmiş elbette)
- 4 ince limon dilimi
- 4 defne yaprağı
- 2 kalın dilim soğan
- Cajun baharatı
- az da zeytinyağı
Önce fırını 200 dereceye ısıtıyorum. O ısınırken iyice yıkadığım balıkların kafasının ve gövdesinin içine birer defne yaprağını koyuyorum. Balığın içine ve dışına da birer dilim limon yerleştiriyorum. Fırına koymadan önce balıkların dışını az bir zeytinyağıyla yağlıyorum. Birer dilim soğanın da üzerini cajun baharatıyla tatlandırıp aynı tepside fırına atıyorum. Yaklaşık 25 dakika sonunda tabaklardaki manzara işte bu... Afiyetler olsun :)
Bazen canım güzel bir sandviç yapmak istediğinde kullandığım bir tarifle bugün sizlerleyim.
Sandviç denen arkadaşı kim icat ettiyse nur içinde yatsın, hem çok lezzetli hem de çok kolay tarifler yapmamızı sağladı çünkü.
Normalde ekmek içine ne koysanız gider neredeyse, ama buna biraz tarz ve ekstra lezzet katmamızın niye sakıncası olsun ki? Ben bu sandviçi biraz önce yaptım ve bir güzel gitti ki sormayın. En fazla da 15 dakika sürmüştür, ki bu lezzette bir yemek için kesinlikle değer bence. İki kişi yenecek pratik bir öğlen yemeği için kesinlikle öneriyorum. Hatta akşam yemeği olup yanında güzel bir kırmızı şarapla bile denenebilir, o kadar lezzetli, iddia ediyorum :)
Önce malzemeler:
- 250 gr civarı kalınca kesilmiş bir dilim antrikot
- 1 adet mümkünse kalın kabuklu baget ekmeği
- 1 adet orta-iri boy kırmızı soğan
- 1 adet yeşil biber
- tuz, taze çekilmiş karabiber
- 1 çorba kaşığı tereyağı
- 1 dilim dil peyniri
- tercihinize göre sos (tabasco, bbq sos veya hardal)
İşe kırmızı soğanla başlıyoruz. Kaliteli bir teflon tavada tereyağıyla birlikte yaklaşık birer parmak kalınlığında halkalar halinde kestiğim soğanları orta ateşte çevirmeye başlıyorum. Üzerine de biraz tuz gezdiriyorum. Her tarifte söylüyorum, yine söyleyeyim, deniz tuzu kullanmaya gayret edin. Rafine sofra tuzları çok fazla katkı içeriyor, bunları kullanmayın. Soğanlar yavaş yavaş pişerken biberi de dilimliyorum ve tavanın bir kenarına atıyorum. Soğanlar ve biberler iyice karamelize olana kadar kendilerini ara sıra çevirerek pişirip, bir kenara alıyorum.
Sıra esas oğlanda. Antrikotun iki tarafını tuz ve taze çekilmiş karabiberle iyice tatlandırdıktan sonra aynı tavaya atıp, altını biraz kısıyorum. Maksat soğan ve biberlerin lezzeti de iyice geçsin ete :)
Bu arada bageti ikiye bölüp, sandviç yapmak için kenarlarından derin bir kesik atarak işe devam ediyorum. Dil peynirini elimle uzun ince iplikler halinde bölüp ekmeğin içine düzgün bir şekilde yerleştiriyorum. üstlerine soğan ve biberleri de yerleştirip, peynirler biraz erisin diye tost makinasında ısıtıyorum.
Bu arada antrikotumu da her iki tarafı da hafif ateşte 5'er dakika civarı çevirerek pişirip kenara alıp biraz bekletiyorum. Amaç, et pişerken kaynamaya başlamış sularının biraz kendilerine gelmeleri. Manzara şöyle bakın:
Üzerine de özellikle favorim olan Tabasco Smoked acı sos döktüm bu etin bol miktarda, harika bir lezzeti var bu sosun, kesinlikle tavsiye ediyorum. Bu sandviçe farklı olarak güzel bir hardal veya bbq sos koyabilirsiniz, hepsi yakışır, ama mesela mayonez veya ketçap kullanmanızı kesinlikle önermiyorum, çok yavanlaştıracaklardır sandviçinizi.
Et ile ilgili her yazımda söylüyorum, yine söyleyeceğim, etinizi çok pişirdiğiniz zaman yumuşaklığını ve o güzel sularını kaybedersiniz, bunu yapmayın. Eğer alışık değilseniz zor gelecek biliyorum ama et az piştiği zaman daha güzel bana inanın. Benim sandviçte kullandığım nefis antrikotum bakın nasıl göründü dilimlediğimde...
Peynirler biraz eridikten sonra ekmeğimiz de hazır demektir. Yaklaşık yine birer cm kalınlıkta dilimlediğim antrikotları ekmeklere güzelce yerleştiriyorum. İşte son nokta... Bu sandviçi zevkle yiyeceksiniz, emin olabilirsiniz. Afiyet olsun!!!!
Bir süredir pek fazla bloga zaman ayıramadım yine. Neyse ki dün geçenlerde yaptığım bir iki yemeğin fotoğraflarını bilgisayara yükledim nihayet, hazır yüklemişken de yazmaya başladım...
Bonfile... Etlerin bence en güzeli. Hem yağsız, hem de yumuşacık. O kadar da kolay ki pişirmesi, tek yapmanız gereken kalın dilimler kestirmek, ve asla ama asla dövdürmemek. İçi kırmızı kalmalı, eğer sevmiyorsanız bile bir şans verin, asla pişman olmayacağınızı garanti ederim. Vaktiyle Bursa'da yaşadığım dönemde, bir başka bonfile versiyonuyla arkadaşlarımı bir seferinde buna öyle bir alıştırdım ki, her seferinde daha az pişirmemi istediler desem yalan olmaz. O döneme ait "Evren bize yemek yap" konulu mailler bugün bu blogun temelini oluşturdu demek yalan olmaz :)
Gerçekten bizim Türk alışkanlıkları eti çok ama çok pişirmek şeklinde, bu bazı etlerde kabul edilebilir, örneğin bir kuzu incik... ama bonfile, antrikot, t-bone v.s. etler çok piştiği zaman lezzetlerinden çok şey kaybediyor. Onun için böyle etler yapacaksanız çok fazla pişirmemeniz gerektiğini unutmayın.
Rokfor peyniri, normalde tek başına kolay kolay yenebilecek bir peynir değil, kuvvetli kokusu ve tadı herkesin hoşuna gitmeyebilir. Ama etin yanına en yakışan lezzetlerden biri de bu sos. Hazırlaması da çok kolay. Aşağıda gördüğünüz tabakta hazırlanması en uzun süren şey patatesler oldu, onları da kızartmak yerine fırında pişirdim, 15-20 dk kadar sürdü pişmesi... Gerisi bir kaç dakika.
Patates kızartması bu tür et yemeklerine çok yakışır, ben dediğim gibi kızartmadım aslında, daha hafif olsun diye fırında tepsiye geniş geniş dizdiğim patatesleri 240 derecede yaklaşık 20 dakika pişirdim. Kızartma kadar lezzetli, ama çok daha hafif. Bu arada patatesleri de büyük marketlerde bulabileceğiniz ince çubuk patateslerden almıştım, hem daha çabuk hazır oluyor hem de çıtır çıtır... Bak acıktım şimdi düşününce bile :)
Tarif iki kişilik yine her zamanki gibi... Ama sos biraz fazla bile gelebilir iki kişi için, yani 3-4 kişilik bir miktar et için aşağıdakiyle aynı miktarda sos hazırlamanız yeterli olacaktır.
Malzemelerle başlayalım:
- 4-5 kalın dilim bonfile (bonfilenin kalın tarafından, her biri 1,5-2 parmak kalınlığında kestirin)
- bir paket hazır krema
- 80-100 gr rokfor peyniri
- tuz, karabiber
- istediğiniz miktarda hazır kızartmalık patates
Çok fazlasını mı beklediniz yoksa? Dediğim gibi çok basit bir tarif bu aslında.
Önce en uzun sürecek olan patatesleri bir fırın kağıdı üzerinde tepsiye dizip, önceden 240 dereceye ısıttığım fırında pişirmeye başlıyorum. Bir yandan da bonfilelerin her iki tarafına bol mikltarda tuz ve karabiber serpiyorum. Karabiber kesinlikle taze çekilmiş olmalı, tüm marketlerde kendinden değirmenli biberleri bulabilirsiniz, özellikle de renkli olanlardan mutlaka evde bulundurun. Etler tuz ve karabiberi çok sever, benden söylemesi :)
Sonra önce sosla başlıyorum. Bir sos tenceresinde bir paket kremayı koyup hafif ateşte ısıtmaya başlıyorum. Aynı zamanda benim meşhur ızgara tavasını da ısınması için altını açıyorum. Krema ısınıp kaynamaya başladığında rokforu içine ufalayıp, altını iyice kısıp karıştırmaya başlıyorum. Peynir eridikten sonra içine bol miktarda taze karabiber çekiyorum. Altını olabilecek en az şekilde açık tutarak ara sıra karıştırmaya devam ederken, tava iyice ısındığından dolayı artık etlerimi de pişirmeye başlıyorum. Her iki taraflarını 3-4 dakika pişirmek yeterli olur. Eğer biraz daha iyi pişsin derseniz 5-6 dakikayı yine de geçmeyin derim, bu et içi çok pişmeden yenmeli kesinlikle.
Etleri ve patatesleri tabağa aldıktan sonra, etlerin üzerine istediğim kadar sos döküyorum. Son süsleme olarak ben bu sefer evde başka birşey olmadığı için tane karabiber serptim, varsa ufak taze biberiye dalları da çok şık duracaktır.
Yapması gerçekten çok kolay, lezzeti de gerçekten mükemmel, mutlaka deneyin. Yanına da güzel bir kırmızı şarapla her türlü restoranda yiyebileceğinizden çok daha keyifli bir akşam yemeği sizi bekliyor olacak, nasıl olsa siz yaptınız, daha güzel ne olabilir :)
Afiyet olsun...
Makarna kendimi bildim bileli ilk yaptığım yemek. Elbette peynir ekmeği saymazsak... Sanırım ilkokul 3 ya da 4'teydim, annemin toplantısı vardı ve ablamla acıkmıştık, birlikte makarna yapıp yemiştik acıkınca...
Yıllar içerisinde makarna konusunda çoook farklı denemeler yaptım. Herhalde bugüne kadar en sık yaptığım yemek oldu. En sevdiğim formül de kıymalı, sarmısaklı, domatesli... Yeme de yanında yat...
Makarna ile ilgili çok sayıda pişirme yöntemi var aslında, bazısı suya biraz tuz biraz zeytinyağı koydurur, bazısı çok pişirtir, bazısı az pişirtir, ama İtalyanların bu konudaki yöntemleri en doğrusu sanırım, zaten adamlar bulmuş makarnayı, haklarını teslim etmek ve onların yöntemini izlemek lazım.
Bir paket makarna kullanacaksanız, kesinlikle büyük bir tencere, bol bol su (5 lt kadar) ve bol bol bol tuz kullanın (ben tahminen 2-3 çorba kaşığı deniz tuzu kullanıyorum, daha bile fazla olabilir). Makarnanın ne olduğu çok önemli, marka vermek istemiyorum ama iyi kalite, fiyat olarakta nispeten biraz daha diğerlerinden fazla olan makarnalar var, kesinlikle bunlardan kullanmanızı öneriyorum.
Sos için gereken malzemeler kolay:
-1 adet orta boy kuru soğan
-400-500 gr. dana kıyma (az-orta yağlı)
-6 adet domates (veya üşenenler için bir paket domates püresi)
-4-5 diş sarmısak
-1-2 çorba kaşığı zeytinyağı
-bol miktarda taze karabiber
-isteğe bağlı miktarda kırmızı biber, köri
Makarnayı pişirmek işin püf noktası. Dediğim gibi, İtalyanlar ne diyorsa doğrudur konu makarna olduğunda. Bol su, bol tuz. Başka bir şeye gerek yok. Makarnayı atmadan önce suyun iyice kaynamasını beklemek lazım. Çünkü makarnayı attığınız anda bütün o fokurtular ortadan kalkacak. Makarnayı ben "al dente" seviyorum, yani hafif dişe gelmeli. Onun için de örneğin makarnanızın paketinde 10 dk pişirin diyorsa, 1-2 dk erken bırakmak ve 8-9 dk haşlamak lazım. Tercih meselesi ama ben böyle daha çok seviyorum, denemenizi öneririm.
Sosu pişirmeye başlamak için, suyu ateşe koyduktan sonra 5 dakika beklemek yeterli. Yaklaşık aynı sürede hem sos hem makarna hazır olacaktır.
Tavaya önce zeytinyağı ve küp küp kestiğim soğanı koyup soğanları kavurmaya başlıyorum. Soğanların rengi dönünce kıymayı da ekliyorum. Orta ateşte kıymayı güzelce kavurduktan sonra domatesleri içine rendeliyorum (veya domates püresini içeri döküyorum). Bir kaç dakika domatesleri iyice eritene kadar sık sık karıştırarak kavurmaya devam ediyorum. Sonra önceden soyduğum sarmısakları son 3-4 dakika kala sosun içine rendeliyorum. Ben sarımsağın tadını çok sevdiğim için sonlara doğru koyuyorum ki çok fazla tadı gitmesin. Siz tercihinize göre daha önce de koyabilirsiniz. Sosun altını kapatmama yakın kalan baharatları ekliyorum. Bol taze çekilmiş karabiber şart. Gerisi keyfinize, zevkinize kalmış.
Makarnayı ateşten aldığınızda süzmeden önce içine bir bardak kadar soğuk su daha ekleyip, bir kaç defa çalkalayıp öyle süzebilirsiniz. Bu yapışmayı biraz daha azaltır. Zaten al dente pişirilen makarna çok fazla yapışmıyor. Sosu koymadan önce de eğer biraz zeytinyağı gezdirirseniz o yapışma sorunu tamamen çözülür, lezzet olarakta güzel bir katkı yapabilirsiniz. Suyu süzdükten sonra da sosu makarnanın üstüne döküp, iyice karıştırdıktan sonra servis yapabilirsiniz.
İşi abartmak isteyenlere tavsiyem, özellikle taze parmesan rendeleyip üzerine serpemeleri... Parmesan pahalı arkadaş diyenler, o zaman güzel eridiğine emin olduğunuz bir taze kaşarı rendeleyerek (veya izmir tulumu) kullanabilirsiniz...
İşte makarnamız böyle bir görüntü sergiliyor...
Afiyet olsun!!!!